Abdullah Gül keşke dava açmasaydı...

Dünya Basınından
-
Aa
+
a
a
a

Radikal

24 Aralk 2008

Canan Arıtman'ın 'özür diliyoruz' imzacılarına ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yönelik ırkçı saldırısı, kendi partisi içinden bile büyük tepki gördü. Canan Arıtman'ın yaptığında ısrar etmesi, aslında ülkemizdeki ırkçı anlayışın ne kadar derinlere işlediğini de gözler önüne seriyor. Çünkü, Arıtman böyle davranarak belli çevrelerin desteğini alacağını biliyor ve görüldüğü kadarıyla da alıyor.Cumhurbaşkanı'nın Canan Arıtman aleyhinde açtığı hakaret davasının Gül'ün 'kökeniyle' ilgili olmadığı yazıldı. Cumhurbaşkanı'nın avukatı Ömer Küküçözcan ise davayı açarken şu açıklamada bulundu: "Müvekkilimin annesinin Ermeni asıllı olduğu iddiası tamamen gerçek dışıdır. Müvekkilimin anne ve babası Türk soyundandır. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olan müvekkilim sayın Gül'ün kişisel hassasiyetleri, görevi anayasal statüsü nedeniyle toplumun tüm kesimleri ve vatandaşlarına aynı mesafede olduğu bugüne kadar ifa ettikleri tüm görevlerindeki çalışmaları ve açıklamalarıyla sabittir. Bunun aksini iddia etmek sabittir. Bunun aksini iddia etmek, sayın Cumhurbaşkanımızı TC'nin ve vatandaşlarının haklarını koruma görevini ihlal etmekle suçlamaktadır ki bunun kabulü mümkün değildir."Sonuç olarak, 'anneannesi Ermeni'dir' iddiasının Cumhurbaşkanı'nı incittiği ve bunedenle 'benim anneannem Ermeni değildir' demek gereği duyduğu görülüyor. Ancak bu açıklama şık olmadı. Cumhurbaşkanı'nın böyle bir savunmaya girişmesi, ırkçıları bir üstünlük havası içine sokabilir. Gül'ün de bu ırkçı önyargılar karşısında bir geri adım attığı söylenebilir.Cumhurbaşkanı 'özür diliyoruz' imzası ilk başladığı zaman demokratik bir tutum almış, bu durumun Türkiye'nin demokratikleşme düzeyinin yükseldiğine ilişkin bir örnek sayılabileceğini söylemişti. İşte bu açıklaması bazı ırkçı çevrelerin tepkisine neden olmuş ve Arıtman'ın sözleri bu tepkinin ifadesi olarak ortaya çıkmıştı.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ailesinin öz be öz Müslüman ve Türk olduğunu Cumhurbaşkanlığı sitesinde de açıklamış bulunuyor. Öyledir, bir şey diyemem. Ancak, Türkiye'de şu anda kendisini Müslüman ve Türk olarak ifade eden veya etmeyen etnik kökenleri, dinleri farklı olan yurttaşlarımız olduğunu herkes biliyor. Hatta Yusuf Halaçoğlu elinde bir listeye dolaşıyor. TV programlarında kimlerin Ermeni olduğunu bildiğini söyleyerek, devlet arşivlerinden elde ettiği dosyalarla ortalıkta dolaşıyor. Canan Arıtman ise 'önce Müslüman değil Türk'üm demeliydi' diyerek ırkçı tavrını pekiştirerek sürdürüyor.Böyle bir ortamda 'benim ailem Müslüman ve Türk'tür' demek, bir anlamda bu ırkçı, kafatasçı çevrelere karşı savunmaya girişmektir ki, buna hiç gerek yoktu. Cumhurbaşkanı kendisini 'kurtardı',  peki gerçekten geçmişinde Ermenilik olan Müslüman Türkler ne yapacaklar? Ermeniler ne yapacaklar? Onların böyle bir şecere gösterme olanakları da bulunmuyor. Buna Cumhurbaşkanı'nın vereceği cevabı tahmin ediyorum: Bunun ırkçılık olduğunu söyleyecek ve ayrım yapılmasına karşı çıkacaktır. Buna tamam desek bile, 'ben değilim' cevabı iyi olmamıştır. Psikolojik olarak karşı tarafı aşağılama olanağı elden gitmiştir.Arıtman'a, elinde dosyalarla dolaşan Halaçoğullarına verilecek cevap, 'sus ve utanın' demektir. Çünkü bu çağda etnik köken üzerinde siyaset tartışması yapmaya kalkışmak en iyimser ifadeyle ayıptır. Tabii, bu arada bu ülkede artık iyice azalmış olan Ermeni yurttaşlarımızın nasıl bir ruh hali içine girdiğidir. 'Aman ben Ermeni değilim' korkusu yaratılmıştır, ırkçılar bu anlamda bir pozisyon, bir üstünlük elde etmişlerdir.Bu manzarayı görünce, 'hepimiz Ermeni'yiz' karşı duruşunun ne kadar anlamlı olduğu da ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı'nın açıklamasını görünce insanın içinden şöyle bağırmak geliyor: "Sizin aileniz değilse o zaman bizim ailemiz Ermeni..."Türkiye bir ırkçılık sınavından geçiyor...Zor bir sınav...