20 Şubat 2009
Monşer sözü aydın ve bilgi düşmanlığının müstehzi ifadesi. Hani şu 'kendilerine sözde aydın diyenler' yaftasından biraz daha hallice.
Son dört yıldır AKP monşerlere rağmen kendi bildiği gibi bir dış politika yapabileceğini sanarak bölge liderliği/arabuluculuk çalışmalarını hevesle sürdürdü. Bush ABD'sinin ve Türkiye'yi Avrupa'da istemeyen bazı AB ülkelerinin çanak tutması ile güçlenen bu hezeyanın artık bitmeye yüz tuttuğunu söylemek mümkün. Katar hariç diğer emirlikler, Mısır, Suudî Arabistan, El Fetih, Ürdün, Yemen topyekûn 'arabulucu lider'e kendileriyle konuştuğu dille 'no thanks' dedi. İsrail'in ne istemediği zaten ortada. Diğer stratejik ortak Rusya kendi derdine düştü, bu arada emirliklerin bize verecek parası da kalmadı. Cevvaliyetin faturası Gazze ve Davos ile birlikte, AKP'ye ve elbette Türkiye'ye yazıldı. Millet kibir nöbetleriyle eziklik arasında gidip geledursun Kasımpaşa veya herhangi bir taşra mahreçli 'nev-i şahsına münhasır' üslup ve politikanın sınırı da böylece ortaya çıkıverdi.
Örnek babında, İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı'nın uluslararası bir toplantıda sarf ettiği ifadeleri masaya yatıralım. Gazze operasyonunun beyni olduğu anlaşılan Kara Kuvvetleri Komutanı'nı savunacak halim yok; adamın şahinliği ve küstahlığı meşhurmuş, ancak…
1- İsrail, Başbakan'ın Davos'ta haklı da olsa diplomatik teamüllere tamamen aykırı bir şekilde bir devlet başkanına ettiği hakaret karşısında diplomatik yola gerek görmedi ama Davos'un cevabını Başbakan'ın muadili olmayan hem de Gazze operasyonunu yönetmiş bir askere verdirerek daha sert mesaj verdi;
2- Türkiye yine teamüllere aykırı olarak önce Genelkurmay vasıtasıyla bir cevap verdi, sonra nota verdi;
3- Türkiye'nin cevabî tepkileri ve veriliş şekilleri karşısında böbürlenecek bir şey olmadığı gibi hükümetin verdiği notaya cevabın benzer bir notayla gelmediğini pek kimse görmedi;
4- Türkiye'nin tepkisine cevabı veren İsrail Genel Kurmayı gayet muğlak bir dil kullandı ve Kara Kuvvetleri Komutanı'nın söylediklerinin aksini söylemedi. Sadece şunu söylemekle yetindi: 'Bu açıklamaların İsrail Koruma Kuvvetleri ile bir ilgisi yoktur. Ordu sözcüsü bunun ordunun resmî pozisyonu olmadığını açıklığa kavuşturmak arzusundadır. Mizrahi Türkiye'ye eleştiri olarak yorumlanabilecek kimi şeyler söylemiştir'!
Stratejik hatalar
Kendini dünya barışı için ortaya atmaya hazır AKP Türkiye'nin İslâm medeniyetinin bugünkü en baba temsilcisi olduğunu düşünüyor. Medeniyetleri de en iyi kendisi buluşturup barıştırabileceği kanaatini taşıyor. Baksanıza, dünyanın kronik su sorununa çare aramak için Mart'ta İstanbul'da toplanacak 'Su Forumu' için dahi medeniyet buluşması yaftası kullanılıyor. Bu sanallığın sonuna geldik.
AKP Türkiye'si 2000'lerin başından itibaren AB ve IMF çapalarıyla elde ettiği gücü çarçur etti, kendisini dev aynasında görerek hem içeride hem dışarıda stratejik tercihlerde hata yaptı. Bu tercihler değerli olan zamanı heba etti. Şimdi ekonomik krizin şiddeti ve AB çapasının taramaya başlamasıyla bu güç yitirildi, gerçeklerle baş başa kalındı. Güncel ifadesiyle, yeni-osmanlıcılık balonu her spekülatif balon gibi patlayıverdi.
29 Mart seçimleri sonrasında AKP'nin yapabileceği en hayırlı iş ülkenin iç ve kendi dış sorunlarına geri dönmek olmalıdır. Ergenekon'u kalıcı bir biçimde sonuçlandırabilmek için yeni toplumsal kontratı olan sivil anayasayı gündeme taşımak ve tıkanmış AB sürecini canlandırmak olmalıdır.
Bu bağlamda yeni Amerikan yönetiminin geç de olsa gelen telefonunu doğru okumak ve doğru değerlendirmek gerekiyor. ABD'nin müttefiki olan her yabancı lidere gönül alma amacıyla söylendiği gibi Türkiye'nin liderliğinin ABD tarafından memnuniyetle karşılanıyor olması başları döndürmesin. ABD stratejik ortaklıktan söz ediyor, NATO yükümlülüklerine atıfta bulunuyor ve Afganistan'a askerî destek istiyor. ABD'nin potansiyel desteğini başta AB süreci, Ermenistan, Irak'taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Kıbrıs konularında çözüm ve yapıcı politikalar için değerlendirmek gerekiyor.