Waseem Ahmad Sıddıqui İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarını araştırmak üzere kurulan Gazze Mahkemesi'nin İstanbul Üniversitesi'ndeki nihai oturumunun katılımcılarından biriydi. Apaçık Radyo'da sürdürdüğü Hüsnükabul programı için, mahkemede iki röportaj gerçekleştirdi.
İki hafta önce, İstanbul'da düzenlenen Gazze Mahkemesi'nin nihai oturumuna katıldım.
Üçüncü gündeyim. Uzaktan iki kişi görüyorum. Edward Said'in oğlu, Wadie Said ve Yahudisi kökenli bir İsrailli ve İngiliz tarihçi, Avi Shlaim.
Avi Shlaim eşi ile birlikte dışarıda bekliyor. Bir kahve sırasında bekliyor. Birbirimize bakıyoruz. Ben de kahve sırasına giriyorum. Konuşmak için bekliyorum. Sonra, Avi Shlaim'in biraz daha yanına gidiyorum. "Size iki soru hazırladım" diyorum. Kendimi tanıtıyorum ve soruları da okuyorum. Çok iyi sorular olduğunu söyledi. Ardından, Avi Shlaim eşinin yanına gidiyor.
Avi Shlaim: Bu Waseem. Pakistan'da doğmuş. Türkiye'de yaşıyor. Apaçık Radyo adlı bir radyo istasyonu için benimle röportaj yapmak istiyor. İyi sorular hazırlamış. Hemen döneceğim, diyor.
Eşi: Gwyneth Daniel, “tabii ki git” diyor. Aynı anda bana bakıyor. “Gördün mü?” diyor. “Kocalar her zaman eşlerinden izin isterler.” Bunu gülümseyerek söylüyor.
Sonra ben, “Teşekkür ederim. İzin verdiğiniz için...” diyorum.
Avi Shlaim'i sakin bir yere götürüyoruz. İstanbul Üniversitesi'nde, Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu'nun koridorunda, sonra sorularımı soruyorum.
Soru 1: Şu an, Gazze mahkemesi için buradayız, bugün son gün, o yüzden istersiniz, bekletmeden ilk sorudan başlayabiliriz. Prof. Avi, İsrail'in son iki yıldır uyguladığı şiddeti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Soru 2: Bu bağlamda, şu anda içinde bulunduğumuz bu olağanüstü an hakkında da size bir soru sormak istiyorum. Bir bakıma, bu durum size umut veriyor mu?
Röportajdan sonra bana, “Fotoğraf çekilmeyecek miyiz?” diye soruyor. Ben de “Üzgünüm, biraz utangacım” diye cevap veriyorum. Sonra birlikte fotoğrafımızı çekip ayrılıyoruz.

Aynı günün ilerleyen saatlerinde Wadie Said'i görüyorum. Babası Edward Said'e çok benziyor. Uzun boylu ve gülümsemesi neredeyse aynı. Bir insan gülümsediğinde, gözlerindeki gülümsemeden daha güzel bir şey yok. Wadie Said'in yanına gidiyorum.
"Merhaba, ben Waseem. Pakistanlıyım" diyorum.
Wadie Said, “Pakistan Zindabad!” diyor. Benim ana dilim Urduca'da bu, “Yaşasın Pakistan!” anlamına geliyor.
Waseem: Babanıza çok benziyorsunuz. Biraz duygusal oldum.
Wadie Said: Evet, herkes babama benzediğimi söylüyor. Bu arada, babamın Pakistan ile her zaman çok yakın bir ilişkisi vardı. En yakın arkadaşı ve yoldaşı Eqbal Ahmad'dı, diyor. Ben küçükken, bir kez Pakistan'ı ziyaret ettik. Pakistan'ın neresindensin?
Waseem: Lahor'danım.
Wadie Said, "En sevdiğim şehir" diyor. “The city of gardens” (Bahçeler/(bağların şehri) diyor.
Waseem: Evet, iki gündür sizi burada görüyorum. İki gündür size ne sorabileceğimi düşünüyordum. Bugün biraz hazırlık yaparak geldim. Bugün size sormak istediğim tek bir soru var. İzin verirseniz, Apaçık Radyo'da haftada bir yayınladığımız Hüsnükabul (Mültecilerden hak temelli sesler) adlı radyo programımız için bir ses kaydı yapmak istiyoruz.
"Tabii ki" diyor.
Soru: Eğer babanız (Edward Said) bugün hayatta olsaydı ve şu anda olanları görseydi, nasıl tepki verirdi? Hepimiz biliyoruz ki pek bir şey değişmedi. Ama yine de babanızın şu anki durum hakkında ne söyleyeceğini merak ediyorum.

Bir de çağrımız var:
İzmir’de 8 aylık hamile olan Suriyeli Esra Mayıl, geçici koruma kimliği almak amacıyla başvurduğu İzmir İl Göç İdaresi Müdürlüğü’nde yetkililer tarafından polislere teslim edildi.
Alsancak Polis Karakolu’na götürülen Esra Mayıl, akşam Harmandalı Geri Geri Gönderme Merkezine (GGM) gönderilecek.
Konu hakkında bilgi veren İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şube Eşbaşkanı Ahmet Rodi Polat, Esra Mayıl’ın hamileliğinin ilerlemesine rağmen karakolda tutulduğunu belirterek şunları söyledi:
“Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile Geçici Koruma Yönetmeliği’ uyarınca, ilgili kişi hamile olup 8 aylık gebe ve bu nedenle ‘özel ihtiyaç sahibi’ statüsünde. Yaşadığı kötü muamele ve maruz kaldığı stres, erken doğum riskini dahi artırmaktadır. Tek amacı, geçici koruma kimliğine erişerek insan onuruna yakışır bir yaşam sürmek. Bu nedenle, söz konusu kötü muamelenin derhal son bulması, kişinin geçici koruma altına alınması ve ivedilikle serbest bırakılması gerekiyor.”
Sevgiler, Waseem Ahmad Sıddıqui

